Şiddet kime ve neye yönelik olursa olsun en hafifinden bir davranış bozukluğudur.
Her ne kadar yeni yeni düzenlemelerle yasalarda ciddi karşılık bulsa da, bu durum,ülkemizde diğer Avrupa ülkelerine oranla daha sık yaşanmakta olduğu da yadsınamaz bir gerçek.
Ölümle sonuçlananlarının da sık sık gündem oluşturduğu bir ortamda,ben artık sözün bittiği yere gelinmiş olduğunu düşünenlerdenim.Sempozyumlar,gösteriler,yürüyüşler,özel günler,Sivil Toplum Örgütlerinin savaşımları kadına şiddetin önlenmesine yetmiyor, yetemiyor.
Bu yolda yapılan her türlü toplantıyı,protestoyu yüreğimin en içinden desteklesem de,kendimi böylesi eylemlerin somut bir sonuç oluşturmayı başarabileceğine inandıramıyorum.Protesto edilen,kınanan,hatta lanetlenen bir kurum,kuruluş vs olsa tamam.Burada protesto edilen belki de hemen yanı başınızdakinin bir saat sonra karşılaşacağı görünmez bir düşman.Ne zaman, nerede,kim tarafından yapılacağı önceden asla kestirilemeyen kalleşçe bir saldırıya maruz kalma olasılığının yüksekliği çok ürkütücü.
Sorun sosyolojik ve psikolojik olmasının yanı sıra nevrotik te.
Kadın sorunları ile ilgili bir kurum tarafından yapılan araştırmaya göre, Türk kadınların yüzde 39’u ‘tokatlanma, itilme, yumrukla vurulma, boğazının sıkılması, bir yerinin yakılması, silah, bıçak gibi aletlerle tehdit edilme ya da bunların kullanılması’ sonucu fiziksel şiddete uğruyor. Başka bir ifadeyle her 10 kadından 4’ü eşi veya birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor. (bence bu rakam çok daha yüksek ama gizli kalıyor kadınların ruhlarında.)
Kadınların yüzde 15’i hısım akrabası tarafından tecavüze uğruyor, cinsel olarak aşağılayıcı ya da küçük düşürücü eylemlere zorlanıyor. Cinsel şiddet bir çok durumda fiziksel şiddetle birlikte yaşanıyor. Kadınların yüzde 42’si fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların yüzde 44’ü de duygusal şiddet görüyor. Kadınların yüzde 23’ü eşlerinin veya birlikte oldukları kişilerin kendisinin çalışmasına engel ya da işten ayrılmasına neden olduğunu belirtiyor.Hele kadın bir de engelliyse,şiddet suyuna tirit oluyor.
Velhasıl bir de kadının negatif ayrımcılığa tabi tutulması durumu var ki,kadına şiddetin bir başka boyutunu teşkil ediyor.
Fark Yaratanlar 2021 ‘in konuğu Manisa 8 mart Kadın Dayanışma Derneği de işte bu boyutun üzerine gitmek ve kadının ikinci sınıf vatandaş sayılması yönünde ki hastalıklı algıyı kırmak üzere yola çıkmış.
2011 yılında toplumsal cinsiyet ve toplum içerisinde kodlanmış cinsiyet rollerini,yaşanan cinsiyet temelli ayrımcılığı,kadınlara ve çocuklara yönelik eril şiddeti kavradıktan sonra bu konular hakkında farkındalık oluşturmaya çalışan bir grup kadın olarak yola çıkan dernek,toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve şiddet ile mücadele edebilmek,yaşanılan çevreden başlayarak toplumun toplumsal cinsiyet ve eril şiddet hakkında bilinçlenmesi inancı ve motivasyonu ile ”Kadınlar için farklı bir hayat mümkün diyerek” 2016 yılından itibaren dernek çatısı altında kadın ve çocuk hakları konularında çalışmalarını ulusal ve uluslararası alanlarda yürütmeye başlamışlar.

